Hobi

Galata Köprüsünde Balık Tutmanın Gayriresmi Rehberi

Bu yazımız balık tutanlar için değil. Çünkü balık tutanlar, hayatlarında bir kere dahi olsa balık tutmuş olanlar ya da bu işi hobi olarak yapanlar, bunun nasıl bir keyif olduğunu bilirler. Biz bu yazıyı henüz balık tutmamış, kendini bu zevkten mahrum bırakmış olanlar için yazıyoruz.

Önce balık tutmanın nasıl bir zevk olduğunu tarif etmeye çalışalım. (Gerçi bunun için ciddi bir edebi gayret gerekir.) : Karşınızda uçsuz bucaksız bir mavilik vardır, ya da karşı tarafı görebildiğiniz bir göl. En kötü ihtimal usul usul akan bir ırmak kıyısındasınızdır. Önce yavaş yavaş hazırlığınızı yaparsınız. Takımlarınızı düzenlersiniz. Ortama göre kullanacağınız kancayı, yemi seçersiniz. Irmaktasınız diyelim, sineğe, solucana ya da kuru ekmeğe ihtiyacınız olacak. Oltanın ucuna yemi takar, büyük umutla suya atarsınız. Kurşun dibe çöker. Gözünüz şamandıraya çivilenir. Hele o misina. Misinayı hissedersiniz. Şamandıraya bakmak da bir süre sonra gereksizleşir. Misina bir parçanız olur. Akıntı kurşunun yerini biraz değiştirse balık geldi sanırsınız. Yem gitti mi acaba diye düşünürsünüz. Belki gitmiştir. Belki de gitmemiştir. Gitmediyse, yemin yanına gelmiş bütün balıklardan habersiz, kontrol etmek için misinayı sararsınız. Siz ne yaparsanız yapın. Balığın gelme zamanı vardır. Hiç ummadığınız zaman balık düşer oltaya. O zaman anlarsınız, önceki sarsıntıların hiç birine benzemez misinanın gerilişi. Balık oltanın ucundadır. Panik yapar da hızlı çekerseniz, balığı da yaralayarak oltayı boş çekersiniz. Çok yavaş çekerseniz balık bir yolunu bulup oltadan kurtulabilir. Anlayacağınız bu da bir ayar gerektirir.

 

Şimdi tüm anlattıklarımıza nispeten daha kolay ve daha zevkli bir balık tutma tecrübesi için size rehberlik etmeye çalışacağız. Galata Köprüsü, balık tutmanın hazzı ile İstanbul’u seyretmenin güzelliğini bir araya getiren bir mekandır. Belki de dünyada buradan daha güzel manzaralı balık tutabileceğiniz başka bir yer yoktur. Yapacaklarınız ise karmaşık görünse de aslında basit ve kolaydır.

İlk olarak hazırlık aşamasından bahsedelim. Galata Köprüsü’nde standart istavrit balığı avlamak için yeme ihtiyacınız olmayacak. İhtiyacınız olan, orta kalite bir olta, çapari olarak tabir edilen, misinaya düzenli olarak bağlanmış 8 kancadan oluşan, kancaların ucunda da tüyler bulunan bir olta ucu, oltayı sallamanızı kolaylaştıracak küçük bir kurşun, boş bir kova ve malzemelerinizi taşıyabileceğiniz tercihen bölmeli bir çanta. Bir de yanınızda çok fonksiyonlu bir çakı bulundurmayı unutmayın. Bu çakının içinde makas yoksa bir de makasa ihtiyacınız olabilir. Bu saydığımız malzemelerin hepsini Karaköy’de hırdavatçılar çarşısında bulabilirsiniz. Açık olduğu saatlerde gittiğiniz zaman, en fazla 100-120 liralık bir alışveriş ile balık tutmaya hazır olacaksınız.

 

Önce balık tutacağınız zamanı iyi belirlemelisiniz. Bizim tavsiyemiz, sabah ezanından 10-15 dakika önce Galata Köprüsü üzerinde bulunmanızdır. Çünkü siz hazırlıklarınızı tamamlayıp oltanızı denize bırakırken, İstanbul semalarında yankılanan saba makamındaki sabah ezanının güzelliği de balıkları uyandırıp, kendinden geçirecektir. O saatlerde Galata Köprüsü boş olmaz ancak öğle saatlerine göre de kalabalık değildir. O yüzden, acemi olduğunuz için kendinize sakin bir köşe seçin. Eğer sağınızda ve solunuzda balıkçılar varsa oltaların karışması kaçınılmaz olacaktır. Oltam başka oltalara karışır diye de korkmayın. Galata Köprüsü üzerinde balık tutan insanların büyük bir çoğunluğu, balık tutmanın sabır eğitiminden geçtiği için, bu karışıklığı anlayışla karşılayacak ve size yardımcı olacaklardır. Unutmayın oltanızın ucuna çapariyi bağlayıp, en uca da kurşunu takacaksınız. Köprünün parmaklıklarından biraz sarkarak, oltanızı bir iki kez sallayıp mümkün olduğu kadar ileri, boğazın sularına bırakacaksınız. Oltanızın gerginliği geçene kadar makaranızı kilitlemeyin. Misinanın gerginliği azaldıktan sonra makarayı kilitleyip biraz bekleyin. Sonra bir bebeği uyandırmamaya çalışarak okşadığınızı düşünüp, o hızda makarayı çevirmeye başlayın. Eğer şansınız varsa, ilk oltayı salışınızda, kancaların ucundaki tüyler parlayacak, bunu gören istavritler oltaya yaklaşacak, sabah kahvaltıları için bir araya gelip, oltanıza saldıracaklar. Ve yazının girişindeki heyecanlı bekleyiş bitmiş, misinanız denizin derinliklerine doğru çekilmiş olacak. Siz de makarayı sarmaya başlamış olacaksınız. Makaranızı sararken çok hızlı sarmayın bu durumda oltanızın ucunda birkaç balık varsa, bunların hepsini ya da bir kısmını yaralayarak denize geri bırakmış olursunuz. Eğer çok yavaş çekerseniz de balıklar kaçmayı başarabilirler. Makaranızı 4-5 tur sarın ve 1 saniye bekleyin. Bu hareketi balıkları suyun üstünde görene kadar tekrarlayın. Sonra da Galata Köprüsünün parmaklıkları yanında tuttuğunuz ilk balıkları seyredin. Ve balıkları kancaların ucundan dikkatli bir şekilde çıkarıp kovanıza atın. Balıkları kancadan çıkarırken bir problem yaşamamanız için yanınızda, bulaşık eldiveni gibi bir eldiven de bulundurursanız ihtiyacınız olabilir. Artık bir balıkçısınız, dahası Galata Köprüsü’nün üzerinde bir balıkçısınız. Bu keyfi tattıktan sonra ne sıklıkla gideceğiniz ve teçhizatınızda ne gibi değişiklikler yapacağınız tamamen size kalmış.

Son bir not eklemeyi de ihmal etmeyelim. Biliyorsunuz ki, küçük olarak tükettiğimiz bazı balıklar, aslında belirli balık türlerinin yavru halleridir. Sularda geçirdikleri zamana bağlı olarak büyürler ve farklı isimlerle anılmaya başlarlar. O yüzden, Galata Köprüsü üzerinde de sıkça rastlanan çinekop ve sarıkanat gibi balık türleri aslında lüfer yavrusu olduklarından ticari olarak avlanmaları ve satılmaları yasaklanmıştır. Bu durumda, siz de eğer köprü üzerinde çinekop ve sarıkanat gibi balıkları yakalarsanız, lütfen onları suya geri bırakın. Çünkü İstanbul’da gelecek nesillerin de lüfer gibi harikulade bir balığı tanıyabilmeleri, yiyebilmeleri sizin yapacağınız bu küçük hamlelere bağlıdır. Ayrıca lütfen, mahallenizdeki balıkçının tezgahında olsa bile çinekop ve sarıkanat gibi balıkları tüketmeyin. Lüfer türünün en küçüğü olan defneyaprağı adı verilen balık da bazen istavritle karıştırılabilir. Köprüye gitmeden önce fotoğraflarına bakmakta fayda vardır. Bilinçsiz avlanma ve tüketim yüzünden, lüfer sıklığı azalmış, hatta kofana ve sırtıkara gibi, 35-50 cm arasındaki ve 50 cm’den büyük lüfer türleri neredeyse rastlanamaz hale gelmiştir. Şu sayfadan lüfer koruma timi‘nin çalışmalarını da takip edebilirsiniz.

Eğer bu yazıyı sonuna kadar okuyup, merak edip, Galata Köprüsü’nde balık tutmayı denediyseniz ne mutlu bize. Farketmez.net’i takip etmeye devam edin…

İlgili Makaleler

4 Yorum

  1. ağzına sağlık arkadaş ne kadar keyifli ve güzel anlatmışsın helal olsun okurken keyfim yerine geldi kendimi köprüde hissettim.
    bende arada bir giderim galata köprüsüne ama ocak şubat aylarında ne tür balık çıkar bilmiyorum.yardımcı olabilirsen çok sevinirim.
    çinekop türü varmı veya sahte balık ile yakalayabilirmiyiz bilgi lütfen.
    sakiin1_@hotmail.com şimdiden cevaba teşekkür ederim

  2. Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederiz.
    Biz de kışın çok gitmiyoruz. Çapariyle istavrit yakalarsınız ancak şansınız varsa çinekop da gelir. Ancak kesin bilgileri köprüdeki tecrübeli amcalardan alabileceğinizi belirtelim. Rastgele 🙂

  3. anlatımın için teşekürler istanbulun stresinden bir nevi uzaklaşmak isteyenler aynen dedigin gibi galata köprüsü birebirdir ben tüm yorgunlugumu tüm stresimi köprüde atıyorum haftada birkaç sefer giderim cok keyif alıyorum gökhan arkadaşımızda suan daha cok carpma dedigimiz 10 ve 15 li kullanabilecegin şekilde yaptıgımız takımla zaten takım yapmayı bilmiyorsan orda takımcı arkadaşlar sezona göre takımlar baglayıp satıyorlar şu an mırmır dahacok rus kefali bazen levrek geliyor carpmaya rasgele

  4. Yakinda Istanbuldayim, oltami getiremicem malesef. Koprude suya hazir (misinasiyla kancasiyla)olta satiliyormu?
    Ne kadardir bu oltalar? Cunku geri de getiremicem galiba, orda bir vatandasa birakabilirim.
    Tesekkurler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu